SON DÜZLÜKTE BENZİN

Teoman Matlum
ABONE OL


Son günlerde yaşadıklarımız aklıma at yarışlarını getirdi. Hani spikerlerin özellikle yarışın son düzlüğündeki heyecanlı anlatımları vardır ya. “Son düzlükte Albatur önde, sağrısında Yağmur, bir boy gerilerinde Fırtına vb.” Ülkemizde yaşadıklarımız bundan pek farklı değil. Tüm ekonomik enstrümanlar birbirleriyle yarışıyor. Benzin önde, sağrısında Sterlin, bir boy arkalarında Euro, Euro’yu yarım boy arkasından Dolar takip ediyor. Biz yarışta nerelerdeyiz peki? Makuz talih yine sonlardayız.





YIL
DOLAR
EURO


2007
1,31
1,79


2008
1,30
1,90


2009
1,55
2,16


2010
1,51
2,00


2011
1,68
2,33


2012
1,80
2,32


2013
1,91
2,53


2014
2,18
2,91


2015
2,72
3,03


2016
2,96
3,30


2017
3,79
4,55


15.04.2018
4,09
5,05



***

Doların Nisan ayının ikinci haftasındaki sert yükselişinin etkisi günlük hayatımıza ancak yansımaya başladı. Ardından mazota iki gün ara ile 30 kuruş, benzine de 16 kuruş zam geldi. (Bu yazı basılıp size ulaşana kadar kim bilir belki bir kaç kere daha zam gelebilir.) Yakıta gelen bu zamlar, diğer tüm ürünlerde fiyat artışlarına neden olmakta. Örneğin bölgemizde (Alanya-Antalya) 1 lira olan sebze, nakliye ile İstanbul, Ankara ve diğer şehirlere geldiğinde 5 liraya yükseliyor. Alınan mazotlar, ödenen yol ve köprü ücretleri dövize endeksli.  Dövizdeki artış doğal olarak zamları da beraberinde getiriyor.

Oysa ki, geçen yıllar içerisinde ülkemizde hep petrol bulunmuş, bu yönde açıklamalar yapılmış ve bizler de bayramda hediye alan çocuklar gibi sevinmiştik. Oysa ki yıl 2018 oldu, henüz daha petrolü bulabilmiş değiliz. Sabırla beklemeye devam!

***

Son tahlilde geldiğimiz nokta şudur;

Döviz kuru her geçen gün arttı ve TL. sürekli değer kaybetti.
Yüzlerce şirket, bozulan Türk ekonomisini gerekçe göstererek Türkiye'yi terk etti.
Cari açık her geçen gün artmaya devam etti. (Bir önceki yılın Şubat ayına göre 1,59 milyar dolar artarak 4,15 milyar dolara yükseldi. On iki aylık cari işlemler açığı 53,3 milyar dolar oldu)
İşsizlik genç nüfusta % 25'lere ulaştı.
Pazardan, marketten aldığımız ürünlerin fiyatları düzenli olarak arttı (Mart ayında karnabaharın fiyatı % 52,86, sivri biber %18,41, mandalina %17,27 vb.), doldurduğumuz filelerin yarısı boş kaldı. Enflasyon çift haneleri buldu.
Kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye ile ilgili raporlar yazdı. Ekonomistler üretmeyen, sadece tüketen ülkelerin en sonunda krizle yüzleşeceklerini anlatmaya çalıştı. Ama bizi bağlamaz, onların raporları- açıklamaları.



Hep birlikte şunu anlamak zorundayız.  Türkiye var olan bir gelirle değil, alınan borçlarla ve en önemli varlıkları satılarak (özelleştirme) büyüdü. Yani bol bol harcayarak büyüdük. Sonuç, 15 yılda dış borcumuz 3.5 kat arttı. 2003 yılından bu yana ülkemize giren para yaklaşık 650 milyar dolar.

Peki alınan bu paralar nerelerde kullanıldı. İnşaat, AVM, yap işlet devret modeliyle yapılan projeler. İlk bakışta gayet iyi gibi duruyor öyle değil mi? Öyle de, bu projelerin büyük çoğunluğuna (200'ün üzerindeki projede 500 milyar liranın üzerinde) hazine garantisi verildi. Anlamı, bu şirketler borcunu ödeyemediklerini açıkladıklarında, yabancı banka gelip Hazinemizin kapısına dayanacak. Kısacası, “bizi paraya boğdular, altımızı da oydular.”

***

Özel sektörün uzun vadeli kredi borcu 220.6 milyar, kısa vadeli kredi borcu 18.3 milyar dolar seviyesinde.Yani kısa vadede 18 milyar dolar borç bulunmak zorunda. Sizin anlayacağınız para lazım bize. Çare, var olan ormanları holdinglere ve büyük şirketlere kiralamak. Şirketler neden kiralar bu ormanları? Soluduğumuz havayı şişeleyip satarlarsa şaşırmayalım. Yıllar önce çeşmeden içtiğimiz suları da şişeleyip satmadılar mı?

***

Azrail yaşlı adamın canını almaya gelir.

Adam bu duruma itiraz eder ve Azrail’e;

- Bana geleceğinle ilgili hiç işaret göndermedin, haber vermedin. Haberim olsaydı hazırlanırdım der.

Azrail öfkeyle çıkışır:

-İyi de be adam, önce gözlerin zayıfladı, sonra dişlerin döküldü, kafandaki tüm saçlar beyazladı, iki merdiven bile çıkamadın. Bundan daha büyük işaret mi olur?

Bizimkisi de bu hesap, bize nasıl bir işaret lazım acaba!.....