Geçmişten Geleceğe Organik Tarımın Öyküsü

ABONE OL

Çevreye ve insan sağlığına zarar vermeden, üretimden tüketime kadar her aşaması kontrollü ve kayıtlı olarak gerçekleştirilen üretim şekli olarak tanımlayabileceğimiz organik tarıma olan ilgili her geçen gün artıyor. Yapay dış girdiler yerine organik mevzuatlarla uygunluğuna onay verilmiş maddelerin ve yöntemlerin uygulandığı organik tarımın tarihçesini ve bilinmeyenlerini sizler için derledik.

Geleneksel tarımdan günümüze
Geleneksel tarım orijinal tarım türüdür ve binlerce yıldır uygulanmaktadır. Geçmiş dönemlere dair bilinen hiçbir inorganik yöntem olmamasına rağmen, tüm geleneksel tarım faaliyetleri "organik tarım" olarak kabul ediliyor. Örneğin, tarih öncesi çağlardan kalma tamamen organik bir gıda üretim sistemi olan “orman bahçeciliği”nin, dünyanın en eski ve en dayanıklı tarım ekosistemi olduğu düşünülüyor.
Sağlık sorunlarında artış
Sanayi devriminin ardından artan gıda ihtiyaçlarını karşılamak ve daha hızlı şekilde ürün elde etmek amacıyla çoğu iyi gelişmemiş ve ciddi yan etkileri olan inorganik yöntemler uygulamaya kondu. Bu tekniklerle üretilen, kalıntı içeren bazı bitkisel ve hayvansal ürünler insan sağlığını olumsuz yönde etkilemeye başladı. Bu tür sağlıksız ürünlerle beslenen insanlarda ise başta kanser olmak üzere, çeşitli sağlık sorunlarında önemli artışlar gözlendi.
Yeşil Devrim başlıyor
1940'larda, insan sağlığını etkileyen ve tarımda kullanılan sentetik gübre ve böcek ilaçlarına artan bağımlılığa bir tepki olarak organik bir hareket başladı. Bu tip gübre ve ilaçlara olan bağımlılık ve bu tür uygulamaların yaygın olarak benimsenmesinin sürdürülebilir olup olmadığı bilim adamları, filozoflar ve uygulayıcılar tarafından eleştirildi. Özellikle 1960’lı yıllarda başlatılan “Yeşil Devrim” denilen tarım teknikleri ile organik ürünlerde artışlar sağlandı.
Uluslararası çalışmalara geçiş
yıllarda “Uluslararası Organik Tarım Hareketleri Federasyonu” (IFOAM) adı altında toplandı. Diğer bir deyişle ulusal ve bağımsız çalışmalar uluslararası düzeyde ele alınmaya başlandı. Almanya’da bulunan bu kuruluşun temel amacı, organik tarımla ilgili standartları belirlemek ve dünyada yapılan organik tarımla ilgili bilgi akışını koordine etmek olarak belirlendi.
Dünyanın geleceğini şekillendirecek ve bizlere uzun bir gelecek sunacak organik tarım için birçok ülke ortaklaşa adımlar atarken bireyler de beslenme düzenlerini buna göre değiştirmeye devam ediyorlar. Organik olmayan yöntemlerle üretilen gıda ürünleri birçok sağlık sorununa neden olabiliyor. Uzun ve sağlıklı bir gelecek için siz de organik tarım ürünlerini tercih edebilirsiniz. Bu tip tarımsal ürünlerin hayatınızda yaratabileceği olası yan etkiler ve beklenmedik risklerine karşı Akıllı Hayat Sigortası yaptırarak hem kendinizin hem de sevdiklerinizin geleceğini güvence altına alabilirsiniz.
En fazla organik üreticiye sahip ülke Hindistan
Organik Tarım Araştırma Enstitüsü'nün 2018 raporuna göre, en fazla organik araziye sahip ülkeler arasında Avustralya ilk sırada yer alıyor. Arjantin, Çin ve Amerika Birleşik Devletleri listede en üstte yer alan diğer 3 ülke durumunda. Hindistan, en fazla organik üreticiye sahip ülke iken 2018 yılının istatistiklerine göre dünyada 2,8 milyon organik üretici çalışmalar yürütüyor.
Okyanusya ilk sırada
Avustralya'daki geniş organik tarım arazisi alanı nedeniyle küresel organik tarım arazisinin yarısı Okyanusya'da yer alıyor. Avrupa ikinci en büyük alana sahip kıta iken, Avrupa'yı Latin Amerika takip ediyor.
Türkiye’de organik tarım
Türkiye’de organik tarım alanında, 1994 yılında yayınlanan “Bitkisel ve Hayvansal Ürünlerin Ekolojik Yöntemlerle Üretimi” yönetmeliğine takiben çok hızlı gelişmeler sağlandı. Günümüzde Türkiye’de fındık, ceviz, Antep fıstığı, kuru incir, kuru kaysı, kuru üzüm, baklagiller, üzümsü meyveler, yaş meyve, sebze ve tarla bitkilerinin organik tarım metotlarına uygun olarak üretimi başarıyla yapılmaktadır.
 

organiktarım sağlık