Sürdürülebilir Moda

ABONE OL

'Bitmeyen çılgın indirim günleri, haftanın fırsatları, %70'e varan indirimler.. ' gibi sözleri sizler de eminim çok duymuşsunuzdur. Bu tarz indirim adı altında aslında ihtiyacımız yokken sırf sözde indirim var diye kendimize hakim olamayıp çılgınlar gibi alışveriş yaptığımızı itiraf etmek zor olsa da, mağazaların uzayan kasa kuyruklarından bunları çok rahat anlayabiliriz. Peki bu hızlı tüketimimizin çevreye verdiği zararın sizce ne kadar farkındayız?

Yeni aldığınız son moda bir kot pantolonunuzun üretiminde ne kadar su kullanıldığını hiç düşündünüz mü? Sizlerde artık bu gidişata bir dur demeniz gerektiğinin farkındaysanız fakat nereden başlamanız gerektiğini bilemiyorsanız doğru yerdesiniz 

Bu gidişatı değiştirmek için yola çıkan sürdürülebilir moda anlayışı ne anlama geliyor ve ne amaçlıyor? Bu felsefe nasıl sürdürülebilir? Ben neler yapabilirim? Dışarıdan oldukça şaşalı görünen moda endüstrisi sahiden de dedikleri kadar doğaya zarar veriyor mu ? Gelin ilk olarak moda endüstrisini çevresel bir bakış açısıyla yakından inceleyelim.

Dünyanın en gelişmiş sektörlerinden biri olan moda sektörü, ne yazık ki çevreye verdiği zararla da 2.sırada yerini alıyor. Moda sektörüne konu olan tekstil endüstrisi, en büyük sera gazı salınımına neden olan sanayilerden birisidir. Ve satın aldığımız her bir ürünün karbon ayak izinin ciddi birer parçası olduğunu da unutmamalıyız. “Ellen Mac Arthur Vakfının raporuna (A-New-Textiles-Economy Full-Report) göre tekstil üretiminin neden olduğu sera gazlarının miktarı geçtiğimiz yıllarda 1,2 milyar ton CO2 eşdeğerine ulaştı. Bu miktar tüm uluslararası uçuşların ve deniz nakliyatının toplamının ortaya çıkardığı sera gazı salınımının üzerindedir. Her bir ton polyesterin üretimi 5 ile 9,5 ton arası CO2 salınımına neden oluyor.

Modaya konu olan ürünlerin yüzde 90’ı naylon, polyester, akrilik ve spandex içerdiği için kullanılan giysi ürünlerinin büyük çoğunluğunu fosil yakıttan üretilmektedir. Bununla birlikte doğal elyaflar içinde pamuk da çok fazla su tüketen bir seçenek olarak karşımıza çıkmaktadır. %100 pamuk kullanılarak üretilen bir adet denim pantolon üretimi için ortalama olarak 9,500 litre suya, pamuklu bir tişört ise ortalama 2,700 litre suya (bir insanın üç yıllık içme suyu) ihtiyaç duyar. Bir denimin üretiminde 34 kg CO2 salınıyor. Bu da bir arabayla 111 km yol yapmaya eşdeğer niteliktedir. Her ne kadar mağazalarda müşterilerin ürüne ödediği fiyatlar düşük gibi görünse de, maalesef doğanın ödediği bedeller oldukça yüksek.

Bu korkunç istatistiklere sessiz kalmayan sürdürülebilir moda anlayışı, etik hatta vegan yöntemlerle, çok daha organik, dönüştürülebilir ve katkısız ürünlerin üretilmesini amaçlamaktadır. Bu kadarıyla değil hatta su, enerji ve kimyasalların daha verimli kullanılmasını; yenilenebilir hammaddelere odaklanmayı, zararlı salınımları azaltmayı, hammaddelerin kaynağını daha rahat takip edecek bir tedarik zinciri izlenebilirliğini, daha sağlıklı ve yaşanabilir çevre yaratılmasını da amaçlamaktadır.

Giysilerin tasarım ve kullanım biçimlerini dönüştürmeyi de hedefleyen sürdürülebilir moda anlayışı, geri dönüşümün bile ötesine geçip “ileri dönüşüm” kavramını öne çıkarmaktadır.

İleri dönüşüm, ömrünü tamamlamış, kullanılmayacak durumda olan her şeyin, asıl amacından farklı biçimde kullanılmak üzere yeniden düzenlenme sürecini kapsamaktadır. Örneğin eski pantolonunuzdan çanta, yırtılan kazağınızdan dekoratif yastık kılıfı, küçük gelen gömleğinizden çocuğunuza elbise yapmak gibi…

Sosyal medyada sıklıkla karşımıza çıkan ‘Kendin Yap’ videolarında bunların örneklerine mutlaka rastlamışsınızdır. İşte bu noktada sürdürülebilir moda akımı, üreticiler kadar “Peki ben tek başıma ne yapabilirim ki?” diyen bizlere de çok iş düştüğünü söylüyor.

Son dönemde giderek daha fazla benimsenen bu yaklaşıma ayak uydurmak için kısaca şunları yapılabiliriz:

Kıyafetlerimizin uzun ömürlü olması için onlara nasıl bakacağımızı öğrenebiliriz. (yıkama, ütüleme talimatları vb.)

Alışveriş alışkanlıklarımızı değiştirebilir, ihtiyaca yönelik alışveriş yaparak fazla tüketimi önleyebiliriz.

Üzerindeki etiketleri inceleyerek daha organik, geri dönüşümü mümkün, çevreci ürünler tercih etmeliyiz.

Organik giysi satın alırken GOTS (Global Organik Tekstil Sertifikası) Product ibaresi ile ana sertifika ve lot numarası olup olmadığına dikkat etmeliyiz.

Üretimdeki çevresel sorunlar kadar aslında çok büyük payda tedarik konusu olduğu için Uzak Doğu menşeili ürünleri tercih etmek yerine yerli malı ürünler satın almalıyız.

Kullanmadığımız giysileri bağışlayabilir, ikinci el ve kıyafet kiralama seçeneklerine şans tanıyabiliriz.

Modanın yeni tutkusu olan ileri dönüşümden faydalanarak kendi tasarımımız olan kıyafetler üretebiliriz.

Sürdürülebilir iş yapan markaları tercih ederek onlara destek olabiliriz.

Çevremizdeki insanları sürdürülebilir moda konusunda bilinçlendirerek bu akımın büyümesini ve çevrenin korunmasına fayda sağlayabiliriz.

Sürdürülebilir moda konusunda üretici firmalara çok iş düşse de aslında biz tüketicilere de en az onlar kadar iş düştüğünü unutmamalıyız. Tasarımcıların, üretici ve tüketicilerin bizden sonraki nesillere daha bilinçli ve farkındalığı yüksek bir moda anlayışıyla devam etmesi ümidiyle…